Sıcak bir temmuz gecesiydi…Adam,gözlerini kapatan bir çift elle birlikte,
balkonunda,birden etrafındaki her şeyin değiştiğini fark etmiş,ürkmez,kork-
maz olmuştu gördükleri ve hissettiklerinden.İçini saran,yumuşacık esintinin
yüzüne vuran sevgi hislerinde,merak içinde kalan adam,yavaşça doğrulmuştu,
karanlık yalnızlığındaki oturduğu sandalyeden.
_Bulundukları yer,sanki,aniden,evlerden sızan ışıkların füluğ uzaklığına çe-
kilmişti.Yıldızların gümüş hüzmeli ışıltıları daha parlak,şezlonguna oturmuş
gibi duran ayın,gümüş akıtmalı ışığı,daha yakın oluvermişti birden.180 katlı
bir apartmanın en üst katının terasındaydılar sanki.
_Heyy’’Akıllı adam,gözlerinde kaybolduğum’’!!! bak işte söz vermiştim!!!,
ben geldim!!! diye duyduğu , bu sevimli bu itinası gönül okşayan sözlerle,
kalbinin hızla çarpmasına alışık olmayan adam,bükük boynunun kenarına
kondurulan sevgi öpücüğünün,hemen beraberinde yaşamaya başlamıştı
tüm bu olanları.Arkasından adam,gözlerini sıcacık sevgi ile dostca kapatan
ellere uzandı,dudaklarıyla minik öpücükler,elleriyle yumuşak dokunuşlar
kondurdu onlara.O anda aldırış etmedi yanan ellerine.
_Karanlığın hüznü,gecede,yumuşacık hislerin sardığı birşeylere dönü-
şüvermişti.Aniden,menevişleyerek ışıltılar içinde akıp giden,aynı anda gör-
dükleri bir yıldızı,tebessümle ve göz göze karşıladılar.Eskiden bir yıldız kay-
dığında insanların yaptıklarını düşündü adam,ve dilek tutmuşmudur acaba?
sorusu geçti aklından.Çünki kendi,iç geçirdiği hislerinin dileğini tutmuştu.
_Ama işte,sonunda gelmişti O.
Gelmişti,uzun uzak kirpiklerindeki kahve bakışlı sürmeli kadın.
Sevgi sözcüklerinin en güzelini bulmaya çalıştığı,adına en güzel şiirleri yaz-
maya çalıştığı.Ve en güzel kokuları derleyip,ve onları en güzel mavilerin kun-
dağına sarıp,en hoyrat rüzgarların sırtında, heyecanla,hasretle ve mor mor
yanan yıldırımlar gibi özlemle,alelacele,zaman sanki şimdi bitiverecekmiş gibi
yolladığı,tarifi suskularındaki kadın,O mabed-i muhteşem kadın gelmişti işte.
_Uzunca bir müddet sustular birlikte, suskularında öylece geceyi seyrettiler.
Sonra kokuları,elleri ve yağmur-yağmur gözleri,tenlerinde birbirine karıştı.
Zaman durmuştu ikisi için de,omuzlarındaki yıkıklık,bakışlarındaki yalnızlık yok
olmuştu.Gözlerindeki uçuşan kırlangıçlar aşkı taşıyordu onlara,koklanmamış
bir çiçeğin kokusunu ve tadılmamış aşkların mutluluğunu sağıyordu onlara.
Öylece rüya tadında geçti gece.
_Ama adam olanlara o kadar çok inanmıştıki,uyandığında aradı ellerinde,
aradı gözlerinde,teninde,kabüllenmesi güç oldu,sanki hala kokusu oracıktaydı
Öylece durdu,ve yüreğini yokladı,
anladı adam,
``ARTAKALANLAR YALNIZCA BİR TEBESSÜMDÜ``.
Ama zaten inanmak çok güçtü,
çünki seçici oydu,
O mabed-i aşkı,O birtanecik biriciğiydi.